LAİK CUMHURİYET İLKESİNİ SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ .
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 2. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve
adalet anlayışı
içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine
bağlı, başlangıçta belirtilen temel
ilkelere dayanan, demokratik, LAİK ve sosyal bir hukuk
devletidir” hükmü yer almaktadır.
Kısa tarifiyle 'dini kurallar ile devletin işleyişini
sağlayan kuralların yani din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması'
şeklinde özetlenebilecek LAİKLİK kavramı, aynı zamanda pozitif bilimin, pozitif
hukukun, vicdani kanaat bildirme ve düşünce özgürlüğünün başlıca teminatı ve
sarsılmaz kalesidir.
Anayasanın değiştirilemez maddeleriyle teminat altına
alınmış bu ilkesel duruş, sağlamayı öngördüğü dini ve vicdani özgürlük
ortamının yanı sıra; yurttaşların inandığı dini ve inançlı veya inançsız
oluşunu bir ayrıcalık nedeni saymaksızın, yaşam tarzı ve yaklaşımların özgürce
belirlenmesini ve herhangi bir dini ritüel veya inanışın, devlet aygıtı eliyle
diğerine tahakkümünü yasaklar.
2 Kasım 2011’de 660 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
kurulan Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurulunca, Faizsiz
Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler İçin Etik Kurallar
başlığıyla 14 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete’de “finansal raporların uluslararası
standartlarla uyumlu olarak düzenlenmesini ve denetlenmesini sağlayacak
standartlar koymak, etkin bir kamu gözetimini gerçekleştirmek” amacıyla
yayımlandığı bildirilen kurul kararı, mevcut haliyle Anayasanın değişmez
kurallarına ve Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş ilkelerine aykırıdır.
Yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi iradesinin,
tartışma ortamının, ortaklaşa karar alabilme iradesinin sarsıldığı, Hukuk
Devleti iddiasının bir çabadan öteye gitmediği bu günlerde; hukuki bir metin
olmaktan çok uzakta olan ve demokratik laik hukuk kurallarıyla açıkça çeliştiği
tartışılamayacak bu metnin bir an önce iptali gerekmektedir.
Anayasanın ve Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkelerinin, bir
inancın tekeline alınamayacağı ve toplumda yaşayan her bir bireyin ayrı ayrı
kendi inanç ve vicdani kanaatiyle değerli olduğu bilinciyle ve toplumsal
kutuplaştırmayı artırıcı bu ve benzeri her türlü girişimden uzak durulması
gerekliliği kamuoyuna saygıyla paylaşılır.
AMASYA BAROSU YÖNETİM KURULU.