8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
Tarih: 5.03.2015 23:00:00| Okunma Sayısı: 2508

   

               Değerli Basın Mensupları ,

 

Atatürk’ün kurduğu bu Cumhuriyetin içerisinde birçok gelişmiş ülkeden önce 1930 yılında Seçme ve Seçilme Hakkının verildiği Türk Kadınları olarak yeni bir 8 Mart’ı kutlamaktan onur duymaktayız.

Atatürk 1923 tarihli bir konuşmasında “Bir toplum cinslerinden yalnız birinin yüzyılımızın gerektirdiklerini elde etmesi ile yetinirse o toplum yarı yarıya zayıflamış olur. Bizim toplumumuzun uğradığı başarısızlıkların sebebi kadınlarımıza karşı ihmal ve kusurdur.” demiştir. Bu sözü ile eşitlikçi bir yaklaşımın gerekliliğini ortaya koymuştur. Müreffeh bir yaşam için  her iki cinsin de  eşit şartlarda dayanışma içinde yaşaması şarttır.

Her ne kadar haklarımızın verilmesi açısından şanslı isek de son zamanlarda yaşadığımız şiddet olayları sebebiyle kadınlı erkekli tüm vatandaşlar olarak üzüntü yaşamaktayız.

Yoksulluk, eşitsizlik ve sosyal adaletsizlikler dünyada kadınları erkeklerden daha çok etkilemektedir. Halen toplumumuzda kadınlar daha az eğitim almakta, okuma yazma öğrenmeleri engellenmekte, sosyal hayata katılma hakları kısıtlanmaktadır.

Kadına yönelik şiddet “ Kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı, ızdırap veren ya da verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma”  olarak tanımlanmaktadır.

Kanunlarımızda yer alan ve Türkiye olarak imzalamış olduğumuz  uluslararası sözleşmelerin yaşama geçirilmesi ve köklü değişikliklerin ısrarla üzerine gidilmesi gerekmektedir. Türkiye’nin kabul ettiği Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) göre; Türkiye toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini gidermekle ve kadına yönelik şiddeti önlemekle mükelleftir.

Ülkemizde kadınlar yaşamın her alanında şiddete maruz kalmakta, en çok da en yakınları tarafından hırpalanmaktadırlar. Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre son yıllarda tecavüz ve taciz gibi cinsel saldırı suçlarında %30 artış meydana gelmiştir.

 Aile ve Sosyal Genel Müdürlüğü tarafından yaptırılan Aile İçi Şiddetin Sebepleri ve Sonuçları isimli araştırmaya göre de; şiddetin Türkiye’de aile içinde çok yaygın olduğu belirtilmektedir. Ailelerin %34ünde fiziksel şiddete, %53ünde sözlü şiddete rastlanılıyor. Sorunun çözülebilmesi için; kadın sığınma evlerinin sayısının arttırılması ve sığınma evlerinin ekonomik yönden desteklenmesi, kadınları öldüren erkeklere uygulanan haksız tahrik indiriminin kaldırılması, suçun niteliğine göre cezai müeyyidelerin arttırılarak en hızlı şekilde  kesin olarak uygulanması, şiddet tehlikesi altındaki kadını koruyucu güvenlik tedbirlerinin alınması, can güvenliği nedeniyle gerekiyorsa kent, kimlik, barınma yerlerinin değiştirilmesi ve geçim sıkıntısı sorununun çözülmesi ve çocuklarının eğitimine ve ruh sağlığının bozulmamasına yönelik tedbirlerin alınması gibi somut tedbirlerle şiddetin önlenmesi sağlanabilir.

Kadına yönelik şiddete yasal önlemlerin alınması ile ilgili girişimlerde bulunulmalı şiddet eylemlerinde mahkemelerce uygulanan ” 5237 sayılı TCK’nın 29. Maddesi gereğince “haksız tahrik indirimi” ve ruh sağlığının bozulup bozulmadığı yönünde rapor aldırılma işlemleri uygulanmamalıdır. Cinsel suçların mağduru olan kadınların ruh sağlığının bozulmadığını düşünmek zaten başlı başına ayrımcılıktır. Yine namus cinayetleri uluslararası hukuk açısından yargısız infaz olarak kabul edilmektedir. Bu cinayetleri engellemek için gerekli kanuni tedbirleri almakla beraber farklı düzeyde stratejilerde geliştirilmelidir.

Şiddet gören tüm kadınların yasal haklarını kullanabilmeleri sağlanmalıdır. Biz Amasya Barosu Kadın Hakları Komisyonu üyeleri olarak  her zaman kadınlarımıza destek vermeye hazır olduğumuzu ve bundan sonra da yanlarında olacağımızı ayrıca belirtmek isteriz.

Kadınların her alanda örgütlenmesinin önü açılmalı ve bu örgütlerin görüşü alınarak yasal düzenlemeler  yapılmalı, kadınların yaşam haklarını garanti altına almak üzere ciddi ve kapsamlı bir eylem programı hazırlanmalı, gerekli tüm adımlar atılmalı fiili olarak uygulamaya geçirmek için  toplumun eğitimini amaçlayan çalışmalar yapılmalıdır.

Tüm kadınlarımızın ve erkeklerimizin refah ve mutluluk içerisinde yaşayabilmesi ve geleceğe güvenle bakabilmesi için birlikte hareket etmeleri şarttır.  İşte bunu işaret eden Atatürk’ün 1925 yılındaki şu sözleri düsturumuz olmalıdır.

“İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?”

Kadın erkek hep beraber şiddetle değil mutlulukla ve eşitlik içerisinde nice 8 Martları bayram tadında  el ele kutlamak dileğiyle. 06/03/2015

Amasya Barosu Kadın Hukuku Komisyonu Üyeleri

 Av. Gönül Cebeci

Av. Nurcan Kunt

Av. Meryem Yerdelen

Av. Gülsüm Demirbaş

Av. Ayşe Fulya Özkan

Av. Gökçen Kantar

Av. Esra Tümsek

Av. Nurverdi Altun

25.04.2024
AV. BAHADIR TEKEŞ
BARO BAŞKANI

BARO LEVHASI


© Web sitesi hizmeti Türkiye Barolar Birliği tarafından verilmektedir.