17. BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI ÇORUM BAROSU EV SAHİPLİĞİNDE GERÇEKLEŞTİ.
17. KARADENİZ BARO BAŞKANLARI GENİŞLETİLMİŞ TOPLANTISI ÇORUM
BAROSU EV SAHİPLİĞİNDE 23.03.2019 TARİHİNDE GERÇEKLEŞTİRİLDİ. TOPLANTIDA
ÖZELLİKLE ARTAN MESLEKİ SORUNLAR VE ADİL YARGILANMA SIKINTILARI DETAYLARI İLE
ELE ALINIP DEĞERLENDİRİLDİ. 17. KARADENİZ BARO BAŞKANLARI GENİŞLETİLMİŞ
TOPLANTISININ SONUÇ BİLDİRGESİ AŞAĞIDA
SUNULMUŞTUR.
GENİŞLETİLMİŞ KARADENİZ BARO BAŞKANLARI TOPLANTISI SONUÇ
BİLDİRGESİ
( 22.03.2019-ÇORUM )
Ülkemizde hukuki güvenliğin, hızlı, adil, bağımsız ve tarafsız bir yargının ve güçlü
bir savunmanın gerçekleşmesi için, toplumdaki her kesimin emek, çaba, özveri ve inancına
ihtiyacımız bulunmaktadır. Siyasî irade ve devlet yöneticilerinin, Yargı erkinin eşitler
arasında birinci erk olduğuna, Kuvvetler Ayrılığı, Hukukun Üstünlüğü ve Hukuk Devleti
ilkelerine, adalet, liyakat, Savunma ve eşitlik kavramlarına ve evrensel yargı kurallarına
inanmaları ve saygı göstermeleri şarttır. Bu uğurda, Hakim ve Savcılarımızın teminat ve
güvenceleri tam olarak sağlanmalı, Savunma hakkının önündeki tüm engeller kaldırılmalı,
kanunlar yapılırken yargı organlarının görüş ve önerileri öncelikle dikkate alınmalı, Barolar
ve Avukatların tam bağımsızlığı sağlanmalı, liyakat ve ehliyet öncelik taşımalıdır. Tüm
insanlarımız, kendileri ya da grupları için değil, herkes için evrensel ve ilkesel adalet
anlayışını benimsemeli ve istemelidir. Toplumun tüm katmanlarının adalet, savunma,
eşitlik ve hukuk ihtiyacını en üst perdeden talep etmesi gerekmektedir. İçeride ve dışarıda,
yargıya olan güveni artırmak, tarafsızlık ve bağımsızlığını sağlamak, kalitesini ve hızını
artırmak zorundayız.
Kuvvetler ayrılığı prensibinde yasama, yürütme ve yargı 3 eşit erktir. Ancak yargı
erki, eşitler arasında birincidir. Yargı erkini oluşturan iddia, savunma ve karar sac ayağında
ise, Yargıyı; adil, insani, ahlaki, kabul edilebilir ve hukuki yapan ise
savunmadır.Savunmanın olmadığı bir yargı, engizisyondur, yargısız infazdır. Bu nedenle
yargı erkinin olmazsa olmazı savunmadır. Tek taraflı bir yargılama sonucu verilen karar
doğru bile olsa, adil bir karardan bahsedilemez.
Güvenilir, saygın, adil ve iyi işleyecek bir yargının en önemli şartlarından birisi de
hukuk eğitimidir. Hukuk eğitimi kaliteli ve nitelikli olmayan bir ülkenin, yargısından da
hiçbir şey beklenemez. Bunun için hukuk fakültelerinin sayılarının ve kontenjanlarının bir
an önce azaltılması, yeni hukuk fakültesi açılmasının önüne geçilmesi, mevcutların
sayısının 10’a kadar düşürülmesi, yüzde 1’lik dilime giremeyenlerin hukuk fakültesine
girememesi, hukuk eğitiminin 5 yıla çıkartılması, ezberci sistem ve anfi düzeninden
vazgeçilmesi, analitik, tartışan, sorgulayan, özgürlükçü ve evrensel sistem ağırlıklı hukuk
eğitimi modeline geçilmesi, avukatlık staj süresinin uzatılması, hakim ve savcıların makul
süre fiili avukatlık yapmış olanlardan seçilmesi, hakim yardımcılığı sisteminin getirilmesi,
devlet sınavının derhal uygulanmaya konulması, her türlü sınav ve seçmelerde, sadece
liyakat ve ehliyete dayanılması gerekmektedir.
İdari hakimlikte son yapılan düzenlemeden derhal vazgeçilerek, sadece hukuk
fakültesi mezunlarına idari hakimlik imkanı getirilmelidir. Herkes unutmamalıdır ki, yargı
ve adalet çökerse, devlet ve toplum çöker.
Toplumsal ve bireysel yaşamın, huzurun, düzenin, milli birlik ve beraberliğin,
istihdamın, ekonominin, ticaretin velhasıl her şeyin, başı da sonu da, ancak ve ancak
adaletle kaimdir. Tüm sorunların çözümü yargı bağımsızlığı, güçlü savunma, hukuk devleti
ve hukukun üstünlüğü ilkelerine bağlı kalmaktır.
Düşünce, fikir ve inanç hürriyetleri, bireyin, toplumun ve devletin gelişmesinin en
temel faktörlerinden birisidir. Bu nedenle, bu özgürlükler alabildiğince genişletilmelidir.
Konuşan, düşünen, araştıran ve sorgulayan birey ve toplumlardan korkulmamalıdır.
Şüpheliye/Sanığa ceza verebilmenin yolu sadece hukuk ve adil yargılamadan geçer.
Eğer hukuku uygulamazsanız, savunma hakkı vermezseniz, adil yargılanma, masumiyet
karinesi ve suç ve cezanın şahsiliği ilkelerini zedelerseniz, suç isnadında bulunulan
şüpheliyi-sanığı dahi adil, vicdani ve kabul edilebilir şekilde cezalandıramazsınız. Öyle bir
hukuk düzeni kurmalıyız ki, bırakın kamuoyunu, sanığın kendisi bile adil yargılandığına
inanmalıdır.
Adil olmak kadar önemli olan bir diğer hususta, adil gözükmektir. Çoğu kez adil
gözükmek, adil olmanın bile ötesine geçmektedir. Hukuku ve hukukun ilkelerini
savunmak, suçu ve sanığı savunmak değildir. Sürekli gündemde tutulan her türlü aflar,
ceza kanunları, ceza usul ve infaz sisteminde sürekli yapılan değişiklikler, sistemin
güvenilirliğini zedeleyecek, toplumsal barışı ve huzuru bozacaktır. Hukukla ilgili yapılan
ve yapılacak her türlü düzenlemeler, popülist, güne göre ve siyaseten değil, hukuk
kurumlarının ve organlarının ve sahadaki uygulayıcıların görüşleri alınarak yapılmalıdır.
Yargıya alternatif olarak yapılan arabulucu, uzlaştırma ve bilirkişilikteki
değişikliklerin, adalete, topluma ve sisteme verdiği büyük zararlar görülmelidir. Devletin
var olmasını sağlayan toplum sözleşmesinin tek ve asli nedeni, adalet, huzur ve hakka
ulaşma amaçlı, yargı düzeni ve hukuktur. Devletin temeli adalettir. Devlet, yargı erkini ve
hakkını özelleştiremez ve hiçbir şekilde devredemez. Yargı ve yargı hizmetleri kötülenerek
ve yargıya güveni azaltarak, çözüm ve adalet sağlayamazsınız.
Hak arama hürriyetine ve adil yargılanma hakkına engel olan arabuluculuk, tahkim
ve uzlaştırma gibi müesseselerin, milli birlik ve beraberliğimize ve toplumdaki adalet
duygusuna, ağır ve yıkıcı sonuçları olacağından endişe etmekteyiz. Sosyal Hukuk Devleti
ilkesine, adil yargılanma hakkına, hak arama özgürlüğüne ve yargı erkine sahip
çıkılmalıdır. Kuruluş yasasında dahi adaleti değil menfaati öne çıkaran bir düzenlemelerin
bu haliyle uygulanmasını doğru bulmak mümkün değildir. İş yükü ve yargılama sürelerinin
uzunluğu, hakim sayısının yetersizliği gibi sebepler, asla adaletten vazgeçmenin gerekçesi
olamaz.
Ortak çalışma alanlarımız olan Adliyelerin sahiplerinin biz avukatlar olduğu gerçeği
ile eşit süjeler olarak, adliye yönetimi ile ilgili karar alma süreçlerinde ve adalet
komisyonlarında baroların yer alması gerekmektedir.
Adalet mülkün temelidir ilkesini kabul eden bir milletin fertleriyiz. Tarihte adalet,
hukuk, ahlak, disiplin ve düzenle anılan bir gelenekten gelmekteyiz. Uzun tarihimiz
sonrasında, 1923 yılında kurulan Cumhuriyetimiz, evrensel hukuk ilkelerini kabul etmiş,
milli hasletimiz olan adalet, hak ve ahlak bilincine, insanlık tarihinin evrensel hukuk
ilkelerini ve kurumlarını da eklemiştir.
Evrensel, milli ve manevi tüm hukuk, yargı, savunma ve adalet ilke ve değerlerimize
ve özellikle vatandaşlık bilincine ve hukukuna sahip çıkmalı, birleştirmeli ve
uygulamalıyız. Ancak ve ancak bu şekilde, milli birlik ve beraberliğimizi, ülkemizi, millet
ve insan olarak varlığımızı, hukuki güvenlik ve huzurumuzu koruyabilir ve sağlayabiliriz.
Devletimize, Cumhuriyetimize, Cumhuriyetin kurucu değerlerine ve Evrensel İlkelere
sahip çıkmaktan başka bir yolumuz ve çaremiz yoktur.
Meslektaşlarımıza ve kamuoyunun dikkatine saygılarımızla duyurulur. 22/03/2019